Siirt’in en önemli değerleri arasında yer alan Selçuklu dönemine ait tarihi Ulu Caminin hikayesi insanı adeta maziye götürüyor.
İnşa tarihi kesin şekilde bilinmeyen tarihi caminin yapı yapıldıktan kısa bir müddet sonra harap oldu. 1129’da Irak Selçuklu Hükümdarı Mugīsüddin Mahmûd b. Muhammed Tapar, 1260’ta atabeglerden Mücâhid İshak tarafından tamir ettirilerek genişletildi, yanına bir medrese ilâvesiyle külliye haline getirildi.
Osmanlı döneminde caminin doğu kanadındaki medrese hücreleri kaldırıldı, yerine iki nefli bir mescidle 1905’te bir saat kulesi inşa edildi, cami ve minare onarıldı. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce 1957-1980 yıllarında tekrar elden geçirilen caminin ilk yapısından kubbeleri taşıyan orta ayaklarla minaresi kaldı.
Zamanla doğuya doğru eğrilen minare de 1974-1975’te sökülüp yeniden inşa edildi ve yakın zamanda tekrar esaslı bir onarım gördü. Kaynaklara göre ilk cami, eyvanla birleşen mihrap önü kubbeli yapısıyla Büyük Selçuklu mimarisinin plan şemasını sergiliyordu. Daha sonra mihrap önü kubbesinin iki yanına kubbeli iki mekânla eyvana dikey uzanan beşik tonozlu iki nef eklenerek transeptli enine gelişmiş bir cami haline getirildi. Vakıflarca gerçekleştirilen restorasyonda yapı merkezinin asıl planına bağlı kalınarak yan kanatlarda ve çevrede yeni bir düzenlemeye gidildi.
Caminin, Ankara Etnografya Müzesi’nde sergilenen ceviz ağacından şahane minberi 1214-15 tarihiyle sekiz sanatçı ve mütevelli adı taşıyan tek örnek durumundadır. Vaktiyle caminin kuzeydoğu köşesine bitiştiği anlaşılan minare bugün camiden uzakta kalmıştır.
1975 restorasyonu sırasında dış kısmı muhafaza edilerek söküldü, temel, çekirdek, merdivenler ve iç duvarı betonla yeniden yapıldı ve süslemeleri üzerine monte edildi.
Yakın zamanda gerçekleştirilen restorasyonda minaredeki tuğla kaplamalar sökülüp düzenlenerek yeniden monte edildi. Bu çalışmada sırlı tuğlalı motiflerde düzeltmeler yapıldı, eksik kısımlar tuğla olarak tamamlanıp üzerleri boyandı. Minarenin kare planlı, dikdörtgen prizması şeklindeki kaidesi oldukça yüksek tutuldu. Kaide ince şeritlerle üç geniş süsleme kuşağına ayrılmıştı. Altta fîrûze sırlı tuğla dizileriyle elde edilen eşkenar dörtgen ve zikzak motifleri, kapı kemeri hizasında madalyon şeklinde kesilmiş yıldızlarla etrafındaki kollardan oluşan fîrûze mozaik çinili kuşak yer aldı. Üstte yine sırlı tuğla malzemenin şekillendirdiği geometrik süslemeler bulunmakta, alt kısımlarda kaidedeki örneklerin tekrar edildiği görülür.